30 Ocak 2010 Cumartesi

trapezci ve kütüphaneci olmak

Sevgili günlük,
Küçükken trapezcileri anlatan, sirklerde geçen filmler olurdu pazar günleri. Trapez üzerinde olmak müthiş gelirdi bana. (Gerçekten de müthiş bir şey değil mi ama?) Kendimi trapezin üzerinde hayal ederdim. Bir de kütüphane memuru olmak isterdim. Şimdi bu durum çok tuhaf göründü bana. Birbiriyle toplanması kesin surette yasak olan elmayla armut gibi yani...

Eminim Balzac böyle tuhaf durumlara düşmemiştir hiç.

27 Ocak 2010 Çarşamba

balzac

Sevgili Günlük,
Balzac'la tanışşam hiç anlaşamazmışım. Bugün bunu çok daha iyi anladım. Burcunu tahmin ediyorum ama söylemeyeceğim.

Bir kere şu blog sahibi olsaydı kendileri, ilk cümleyi söyleyebilmek için önce 2010 yılındaki siyasi gelişmeleri, zamanın Napolyon'u kimse artık,  onun neler yaptığını anlatır, sonra karşı komşunun servetinden, kanepesinden, cep telefonu kılıfının üzerindeki resimden sözeder, ardından bir de tatlı tarifi verirdi. Araya bir de tapu kadastro dairesinin işleyişini sıkıştırırdı. Sonra diğer tanıdıklarının servetlerine geçerdi.

Off, off, ömrümü yedin Balzac! Artık kısa mesaj diye bir şey var...xoxo!

Sen de kıymetimi bil, sevgili günlük!

25 Ocak 2010 Pazartesi

kar

Sevgili Günlük,
Kar yağınca -Kibritçi Kız hayatıma girdi gireli- tam bir sevinç yaşayamasam da karın dünyanın rengini değiştirip sesini biraz kısmasını -anneannemin deyişiyle çenesini çekmesini- seviyorum. Karın kendisi gibi, küçük küçük mucizeler yağmalı...Muhtelif Noel Babalara duyurulur!

Öte yandan kış uykusu, bana ayıların insanlardan daha akıllı olduğunu söylüyor. Tabiatın sesini dinlemek lazım biraz. Yoksa çok çalışkan biriyim, biliyorsun...

Gofret çekti canım...

11 Ocak 2010 Pazartesi

ferdi koruma kalkanı

Sevgili Günlük,
Tam bodhi ağacının altında oturmuş düşünürken bir telefon geldi. Bana ferdi koruma kalkanı almayı düşünüp düşünmediğimi sordular. Sigorta şirketinden arıyorlarmış. Bu bir tesadüf olamaz sevgili günlük. Burada bana verilen bir mesaj var ama tam da anlayamadım. (Ak saçlı ihtiyarlar eskide kaldı, sağolsun Graham...)

Şunlardan biri, belki de hepsi, olabilir:

-Erteleme düğmesiyle didişip durma. Büyük düşün!!!!
-Artık şu Star Wars'ı bir an önce izle ve öğren, yoksa fena olur!!!
-Yakında bir süper kahramana dönüşeceksin! Koruma kalkanını kabul et!!!
-Hoş geldin 2010!!!!
-Bir bilmecem var çocuklar (bunu kendi irademle yazmadım, adeta bir güç bana bunu yazdırdı)

6 Ocak 2010 Çarşamba

başlık maşlık yok

Sevgili Günlük,
Blog sayfasının üstündeki "kötüye kullanım bildir" yazısı çok sinirimi bozuyor. Bir kere düşük bir cümle. "Düşük" de ne biçim bir ifade. Kalleş der gibi... Sırf anlatım bozukluğundan dolayı bir cümleye bu kadar yüklenmemek gerekir.

Amaaan, her şey olacağına varır...

5 Ocak 2010 Salı

görev tanımı

Sevgili Günlük,
Görev tanımı dedikleri şey çok önemli. Bundan dolayı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Kolunda iken epey sıkıntı çekmiştim. Temizlik Kolu gibi görev tanımı çok net olan eğitsel kolların yanında, görev aşkıyla ne yapacağımı bilemeyip kendimi çok işe yaramaz hissetmiştim. Umarım bu sorunu halletmişlerdir artık.

Gidip şekerli yoğurt yiyeyim bari.

klasik müzik

Sevgili Günlük,
Ne zaman klasik müzik dinlesem o anda yaptığım işin çok önemli ve anlamlı olduğunu düşünmeye başlıyor, hemen sonra ilahi birşeyler olacakmış gibi havalara giriyorum. Yoksa filmlerden mi etkileniyorum? Noluyor bana böyle kuzum?

Bir de bugün bir şey keşfettim. Evet bir "keşif" denebilir çünkü bunu klasik müzik dinlerken düşünüyordum! İnsanlar kulaklarını temizledikten sonra muhakkak önce temizledikleri pamuğa, vs. bakıp öyle atıyorlar. Neden acaba? Bence Freud olsa bir şeyler söylerdi bu konuyla ilgili... Belki de söylemiştir. Ave maria eşliğinde...