28 Nisan 2012 Cumartesi

üzüntü ve muz kabuğu

Bir maymunun günlüğünden, sevgili günlük...
Bazen (ancak öğle arasında işte) düşünüyorum da....Bu evler, bu dükkanlar, hayat ne tuhaf!

Çılgınca bir tüketimin tam ortasındasın.

Hep bir sahip olma tutkusu, yine de bir türlü doyurulamayan arzular.

İş desen her gün aynı terane. Kaprislerini çek dur birilerinin.

Adaletin bu mu dünya? Emekliliğe çok var daha...

Bazen en yakınındakilere bile uzaksın. Bunların kulakları fazla büyük, baba tarafına çekmişler.

Hepsi benim elime bakıyor.

Babaları desen kimbilir nerede keyif çatıyor.

Ne de olsa görev bölüşümünü öyle yaptınız en başta!

Hiç yalnız kalamamaktan da yoruluyorsun. Akraba ziyareti, akraba eziyeti oluveriyor.

Biraz kendi kendine kalmak. Okumak. Eski günlerdeki gibi...Özlüyorsun bunu. İşte üzüntü ve muz kabuğu...




24 Nisan 2012 Salı

mimlendim eyvah!

Sevgili Günlük,
Mimlendim ve elim ayağıma dolaştı. Sonuçta sen de biliyorsun ki sorumluluk sahibi bir görev insanıyım. Anket defterleri geldi aklıma, en doğru cevabı yazacağım diye canım çıkardı.
Fazla mı ciddiye alıyorum her şeyi acaba yoksa soru yanıtlamak gerçekten ciddi bir şey mi? Belki de ciddi olmaktan korkuyorum. Neyse, "felsefe yapma" demiş düşünürlerimiz. Ben de bu sorgulamalarımı budi ağacının altında yapacağım. Amaaan, belki de yapmam...(tembelim, tembel.)

Şimdi kitap eylemcisi'nin sorularını yanıtlayayım: (bak sen şu ciddiyete. sanırsın haber spikeri.)

1) Mesleğin seni mutlu ediyor mu?
Mesleğimle araya biraz mesafe koydum, böylesi çok daha iyi. Artık mutlu ediyor yani.

 2) Dilediğin meslek miydi?
Değildi tabii. Trapezci ya da çatlak bir müzisyen olmak (filmlerden gördüğüm kadarıyla çatlaklık, iyi bir müzisyen olmanın ön koşulu) isterdim.

3) Yalnız mı ilişkide yaşamayı mı tercih ediyorsun?
İkisini de.

4) Tatsız durumlardan kaçınmak için yalan söyler misin, dürüst ol?
Yalan söylememek adına biraz çarpıttığım oluyor meseleleri. Çok değil, birazcık;)

5) Yabancı bir dil konuşuyor musun?
Yes.

6) Rüyandaki evde oturuyor musun? Taşınmak veya yurt dışına gitmek istiyor musun?
Bilmem ki, hiç rüyalarımın evi olmadı ama oturduğum evleri sevdim. Aa, bir dakika, avlulu bir evde yaşamak isterdim mesela. Şimdi bir anda aklıma geldi. (Bir kiraz, bir de portakal ağacı olsun avluda. Bir de yasemin...Güzel güzel koksun.)
Taşınmayı severim. Kitap kolilemenin ne bela bir şey olduğunu "yeniden" hatırlar, her taşınmada "az eşyayla yaşamayı" ilke edinip ilk fırsatta bunu unutur, evi yine kısa sürede döküntülerimle doldururum. O yüzden taşınmak şart!

7) Mobilya değiştirmeyi sever misin?
Sevmem. Anne lafı gibi olacak ama "ne gerek var?" (tembelim, tembel.)

8) Çevreye, hayvan korumaya hiç katkın var mı?
Bahçede bir kedi kolonisi (bir de yazları ortaya çıkan bir kirpi) ile yaşıyorum. Hafa sonları göl kıyısında yaşayan kazlara moral vermek üzere onları ziyaret ediyorum. (Çok söyleniyorlar yine de.) Umarım üzerime düşeni yapıyorumdur.

9) TV ve filmleri sever misin?
TV ile düzeyli bir ilişkimiz var. Fazla gürültü yapmasa daha çok seveceğim. Filmlere gelince... Çocukluğumda pazarları TV'de çıkan kovboy filmlerinden bu yana film izliyorum. Sanıyorum seviyorum;)

10) Bırakmak istemediğin kötü huyların var mı?
Gece uykumun kaçacağını bile bile çay içerim sonra da koyun kuzu sayarım. Birisi gecenin bir yarısı "çay yapalım mı" dese asla hayır demem. Çaya (ve çayseverlere) hürmeten.

11) Loto veya benzeri şans oyunu oynar mısın?
Oynanam. İyiyim böyle. (tembelim tembel.)







19 Nisan 2012 Perşembe

clare olmak

sevgili günlük,
kanada'da doğmuş olsaydım ismim ne olurdu diye düşünüyorum bazen. sanırım ismim clare (pfff!) olurdu fakat ben zeze olsun isterdim.