30 Aralık 2009 Çarşamba

ben yapmadım uranüs yaptı!

Sevgili Günlük,
Kaç gündür televizyonda, radyoda yeni yılda venüs'ün satürn'ün bize neler edeceğini takip ediyorum. Eğer gerçekten de hayatımızı bu denli etkiliyorlarsa artık tüm sorumluluğumu yıldız tozlarına devretmek, bir şeyleri düşünüp durmaktan vazgeçip gönül rahatlığıyla yaşamak istiyorum. (Hesap sormaya kalkan olursa da gidip uranüs'le konuşmalarını söyleyeceğim.)
Bir de, yengeçlerle başaklar gizli liderlermiş. Hep şüpheleniyordum zaten!!!

28 Aralık 2009 Pazartesi

yeni yılda yeni kelimeler

Sevgili günlük,
Bazı kelimeleri hiç kullanmadığımı farkettim. Yeni yıl dileklerimden biri de onları kullanmak. Harikulade,ikircikli, kıtipiyoz mesela...Bir de kimseye, Noel filmlerinde çokça duyduğumuz gibi "bayım" demedim. Onu da kullanacağım bir ara ama kime sesleneceğime karar veremedim daha. Önce kediler üzerinde etkilerini deneyeceğim.

Bu arada en sevdiğim iki kelimenin de yiyecekle ilgili olması bilmiyorum tesadüf mü? Kurabiye ve mandalina!!!

Biraz mandalina almaz mısınız bayım? Neden ikirciklisiniz, yoksa az önce harikulade bir kurabiye mi yediniz? Ama bu diğer kıtipiyoz mandalinalara benzemez.

Ay çok zevkli, eğlendirdim yine kendimi... Allah "müstehakımı" versin...Al sana bir kelime daha!!!

23 Aralık 2009 Çarşamba

nedir bu araba reklamlarının hali sevgili günlük



Sevgili Günlük,
Bir zamanlar araba reklamları meğer ne kadar hoşmuş. En azından bir neşe, bir tıpırtı, bir çilek reçeli durumu varmış. Şimdiki reklamlarda arabalarında başlarını arkaya atıp  kendi kendine histerik kahkahalar atan* tuhaf insanlar görüyorum. Ya da "hayır ihtiyacım yok ama istiyorum," diyenleri... Sanırım yalnızlık başlarına vurmuş. Arabalarına acilen birilerini almalarını öneriyorum. Bence istemeseler de ihtiyaçları var!

*Çok rahat bir insan olduğundan öyle yapıyormuş. Karısı öyle diyor.

22 Aralık 2009 Salı

meditasyonda ineklerin yeri ve önemi

Sevgili Günlük,
Ne zaman gözümün önüne güzel ve dingin bir manzara getirmek istesem aklıma ilk önce (benekli) ineklerle dolu bir çayır geliyor. Hemen ardından kendimi daha rahatlamış hissediyorum. Demek ki ineklerde gerçekten de var bir hikmet. Kimilerince kutsal sayılmaları boşuna değil.

Ben de trenlere bakmayı seviyorum ayrıca. Bundan hiç de utanmıyorum!!! İneklerin fena halde hakkı yeniyor. Ne yani, siz sakin sakin otluyorken yanınızdan öyle tıslayıp çuflayan bir şey geçse bakmaz mıydınız?

simitle çay

Sevgili Günlük,
Simitle çay ne güzel bir şey! Çıtır çıtır simit ve demini almış bir bardak çay...Hikayesi bile var.

20 Aralık 2009 Pazar

soğuktu ve yağmur çiseliyordu

Sevgili Günlük,
Geçen gün hiç ıslanmadığım kadar ıslandım. Sokakta satılan naylon şemsiyelerden de almadım. Niye inat ettim ben de bilmiyorum, bir süre sonra almayı düşünsem de "niye boşu boşuna o kadar ıslandım o zaman" diye düşünüp almadım. (Bazen kafamın içinde ne var merak ediyorum.)
Ama hayatta her şey bir deneyim, her şey bir atasözü sevgili günlük. Kitap kulübünde ıslak çoraplarla Tolstoy'u tartışırken hem kendime hem de Tolstoy'a çok söylendim. Ona niye söylendim ben de bilmiyorum. Bir kere baya uzun bir sakalı var.

10 Aralık 2009 Perşembe

erken kalkmak

Sevgili Günlük,
"Erkenden uyanıp güneşin doğuşunu, elbiselerini giymiş halde karşılayan insanlar, gün boyunca başları üzerinde bir hale taşırlar." demiş önemli bir adam.*

Acaba erteleme düğmesine hiç basmadan kalkanlar (ya da sadece birrr kere basanlar) da hale taşıyabilir mi?

Peki ya balıkçılar, durumun farkındalar mı dersin?



*Walter Benjamin

8 Aralık 2009 Salı

çayla bisküvi

Sevgili Günlük,
Hayatta bazı insanlarla diğerlerinden daha iyi anlaşıyorum. Bundan daha doğal ne olabilir ki, öyle değil mi? Bugün, çaylarına bisküvi batıranlarla daha iyi anlaştığımı düşündüm sevgili günlük.

Bu arada, çayla bisküvi deyip geçme. Ciddi bir konsantrasyon ve iyi bir zamanlama gerektirir. Yoksa ne çay çaya ne de bisküvi bisküviye benzer...Bisküviyi -ve çayı tabii ki- kaybettiğini anladığın o an inan çok hazindir...

Böyle bir grup kurmak istiyorum. Belli aralıklarla bir araya gelip topluca çayla bisküvi yesek mesela. Ne güzel olur! Yine kendi kendimi neşelendirdim sevgili günlük. Gidip şekerli yoğurt yiyeceğim.

4 Aralık 2009 Cuma

bir dizi doğuyor

Sevgili Günlük,
Bugün bir dizi yazmaya karar verdim. Henüz çok başlardayım ama sana biraz bahsedeyim. Dizinin baş karakteri "Saten" isminde bir kadın. (Dizinin adı da bu olacak yoksa tamlamalı bir dizi ismi seçmem gerekir sonra da takısız isim tamlaması mı sıfat tamlaması mı karar veremeyip sinir olurum.)

Saten, güzel, akıllı, zeki ve çevik bir köylü kızı. Hep saten kıyafetler giyiyor (Modacılarla bu konuyu görüşmek lazım, zor olacaksa ismini Organze'ye ya da Keten'e de çevirmek mümkün) Fransızcaya çok hakim. Salon danslarında doğuştan gelen bir yeteneğe sahip ama bu yeteneğini keşfedeceği bir ortam olmamış henüz. (İlerde senarist olarak bu ortamı yaratmam lazım.) Çilek reçelini çok seviyor (Kendimden de bir parça katmak istedim) Çilek de o yörede bol yetişiyor. Hatta Saten çilekçilikle uğraşsın. Kazanların başında çilek reçeli kaynatsın. Yazdıkça nasıl da ufkum açılıyor. Bir de bir kumaşçı çocuk var: Mustafa. Aslında İstanbul'da okumuş ama sonra köyüne gelmiş, kafayı çilek desenli, sadece 36 beden, saten kıyafetler üretmekle bozmuş, biri de derdin ne senin diye sormuyor, sessiz sakin kendi halinde, anacığıyla yaşıyor. Bir de zengin bir adam var, kötü adam...Dağınık, yozlaşmış saçları olsun, çilek kokulu silgileri ilk bulanlardan olsun, onlardan tonlarca para kazanmış olsun..."Saten bana aşık zaten" deyip milleti kandıran, çok gıcık bir adam. Adam habire cep telefonuyla konuşsun, fon, hisse senedi, döviz kelimelerini cümle içinde kullansın. Bir de aralara muzip bir müzik koymak için komik bir karakter bulmak gerekiyor. O da Mustafa'nın kankardeşi olabilir. Ya da Saten'le ilkokul iki'de aynı kümede yer aldıktan sonra -biri yazıcı biri küme başkanı imiş, gerekirse flashback'le o günlere de dönülür-  onunla yakınlaşan ve yıllardır aralarından su sızmayan zevzek arkadaşı, sırdaşı olabilir. Onun da saçı kıvırcık olsun.

Aaa, bir de uzun uzun oturulan kalabalık bir kahvaltı sofrası istiyorum bu dizide. Sofra boyunca sadece bakışlarla herkes birbirine bir film anlatsın, biz de tahmin etmeye çalışalım, sonra herkes oradakileri öperek teker teker çıksın. Akşam olunca tekrar bir araya gelsinler, altyazılı film izleyip kızma birader oynasınlar.

Sevgili günlük, özgün bir senaryonun filizlenmesine tanık oluyorsun. Doğrusu hiç bu kadar heyecanlanmamıştım!!!