21 Aralık 2011 Çarşamba

evrene doğru mesaj göndermek ve kazlar


sevgili günlük,
her yakınmamda evrene doğru mesaj göndermediğimi söyleyip beni paylayan bir arkadaşım var. (bir kitap okudu hayatı değişti, yazarın eltisi olmasından şüpheleniyorum. eltinin kim olduğu tartışmasına da burada girmek istemiyorum)

hadi bu doğru mesajı şimdi göndereyim demiştim ama doğrusu şu anda yol gözümde büyüyor. onun yerine göle gidip kazlara ekmek verdim. onlar da homurdanıp durdular. durumu açıklamaya çalıştım. kepekli ekmeği pek sevmiyorlar sanırım

ne yapsam kabahat!

evrenle başa çıkmam imkansız...

17 Aralık 2011 Cumartesi

iki resim arasındaki fark

"önce"
sevgili günlük,
bir çocuk için üç katlı pastadan daha güzel ne olabilir? tabii ki dört katlı pasta! arkadaşının doğumgününde görür ve kendi doğumgününde hemen ona bir kat çıkılmasını buyurur.

küçüklerin de büyükler gibi hırsları, böyle ufak hesapları olabilir ey günlük. buna da hazırlıklı olmak gerekir. şekerli yoğurdun yan etkileri deyip geçelim...

"sonra"

biz yazdık oldu

Sevgili günlük,
Bugün radyoda "Ne vücut ölçülerin ne masum güzelliğin beni hiç mi hiç alakadar etmiyor,"* diyen bir şarkıya rastladım.
Akabinde hemen bir rahatlama hissettim. Evet, aklıma geleni yazma konusunda yalnız değilim! Yaşasın!

*Bu arada bunu söyleyen arkadaş "alakadar olmama konusunda" beni hiç ikna etmedi nedense.

9 Aralık 2011 Cuma

neşeli hayat!

Sevgili Günlük,
Keşfedilen şu yeni gezegeni düşünüyorum. Uzayı biraz soğuk bulsam (sonsuzluk bana kalırsa çok kibirli bir önerme) da bu yeni gezegene pek ısındım.

Kendisi de başka bir güneşin etrafında dönüp dururmuş. O da "kırmızı cüce" türünden bir yıldızmış. Yeni gezegen ve kırmızı cüceler! Neşeli bir hayat olduğu kesin.

30 Kasım 2011 Çarşamba

güzellik şakaya gelmez sevgili günlük


Sevgili günlük,
İlk sayfalarında kollarını kavuşturmuş, gülümseyen kişilerin fotoğraflarının olduğu kimi dergilerin, bizlere söyledikleri şeyleri dikkatle irdelemeye çalışacağım. Bu kadar önemli olmasalar yıllardır bize anlatmaya çalışmazlar. 

1- Kendinizi şımartın. Bu çok önemli ve ne zamandır söyleniyor. Ben de avokado yiyip duruyorum. (Yeterince şımarmış mıyımdır acaba?) Bol bol şımartın kendinizi, köpüklenin, tütsülenin.

2- Yüz şekline göre makyaj. Kare yüzlüler nasıl oval, oval yüzlüler nasıl dikdörtgen, eşkenar dörtgen yüzlüler nasıl üçgen bir görünüme kavuşur? Bu bana çok karışık geliyor işte. Yamuk diye de bir geometrik şeklimiz var. Halimize şükredelim aslında.

3- Vücut tipinize göre giyinin. Kadınlar ayva,armut gibi tiplere ayrılıyor. Şimdi bu da karışık. O yüzden altı geniş üstü dar olanlar ya da diğer türlü olanlar amuda kalkarak bu durumu rahatça tersine çevirebilirler. Bu fikri şu anda ürettim, tamamen bana ait. Dergilerden çaldığımı düşünenler beni üzerler.

4- Saçlarrrr. Tabii ki yine kimse halinden memnun değil. Burada da mesele düz saçlar nasıl kıvırcık, kıvırcık saçlar nasıl düz olur.  Eski Mısır'dan bu yana tartışılagelen bir konudur. O yüzden iki kelimeyle geçiştirilemez.

5- Gardrobunuzda muhakkak bulunması gereken parçalar. Bu kolay işte: Askılar ve raflar. Bence bir kadının şıklığı için son derece önemli. askılarımdan asla vazgeçemem!

**Hala yüz şeklime karar vermeye çalışıyorum. Bir gün üçgen bir gün yuvarlak görünüyor gözüme.

28 Kasım 2011 Pazartesi

anneannem

Sevgili Günlük,
Anneannem her yıl başında "herhalde bu yıl ölürüm artık," diyor. Son on yıldır hep böyle diyor.

Ona bir şey aldığımda da "Ne gerek var, nasılsa öleceğim ben," diyor. Kendime bir şey aldığımda da "Bari kırmızı alsaydın," diyor.

Anneanneler hep böyle mi oluyor?

22 Kasım 2011 Salı

sadece arkadaşız!

Sevgili Günlük,
Bir süre evimizde misafir ettiğimiz Tortor'la Japon geçen gün başka bir evde kameralarımıza bu şekilde yakalandı. Japon konuşmak istemedi, gözlerini süzmekle yetindi. Tortor'un olayları algılaması her zamanki gibi biraz zaman aldı. Ardından "Ya arkadaşlar, yapmayın. Burada da mı beni buldunuz, bir arkadaşımla dizi izleyemeyecek miyim ben? Sadece arkadaşız. Kaldı ki bu benim özelim." açıklamasını yaptı.
Yorum yok!
*Acar muhabirimiz Özgür'e teşekkür ederiz.

16 Kasım 2011 Çarşamba

bir kanada klasiği - 3k kuralı

Sevgili günlük,
Kanada’da özellikle iş arkadaşıyla yapılan diyaloglarda 3K kuralı vardı. Bir konu üzerinde genellikle en fazla 3 atımlık yol gidilirdi.

-Hey! Hafta sonu ne yaptınız?
-Ne yapalım. Arkadaşlarla göl kenarında kamp yaptık.
-Camping is good!
Bitti. Orada bitti işte. Ne diyeceksin? Hiç. Aynı soruyu sorup bir üçlü daha yapabilirsin asasnsörde kaldıysan ya da sıkılmayı göze aldıysan.

Ya da şöyle:
-Hafta sonu ne yapıyorsunuz? (Hafta sonu ne yaptığın/ne yapacağın meselesi çok hassas.)
-Araba kiralayıp etrafta dolanacağız.
-Driving around is good. (Türkçesi: Amaaan ne yaparsan yap banane. Sarımsak mı yemiş bu?)

Bunun ötesine geçen diyaloglar da olurdu tabii...(O kadar da değil artık.)
Şöyle mesela:
-Hafta sonu diyorum what did you pıtıpıtı?
-We dıgıldıgıled.
-Dıgıldıgıling is good. Was it fun?  (Her şeyin eğlenceli olması da çok önemli.)
-Yeaaah, it was fun. (Evet, eğlendik dersin ve bundan sonra ayaklı lamba ile CD rafı almaya giderken eğleneceğine dair kendine söz verirsin.)


25 Ekim 2011 Salı

imece - bir ilkokul hatırası

sevgili günlük,
ilkokulda hiç unutmam bir gün derste imece anlatılmıştı. ben çocuklar gibi -ki çocuktum- sevinmiştim ve ders çıkışı koşa koşa -genelde öyle yapardım- eve gitmiştim.

evde kardeşimle arkadaşına benim için bir harbanbeç kurbanbeç yapmalarını, içine de bir patates atmalarını söylemiştim. yapmadılar tabii! ben de "imece denen bir şey var, yapmanız gerekir" diye üsteledim fakat onlar "biz daha birinci sınıfız" diye beni reddettiler.

evet, bu nereden aklına geldi dersen inan hiç bir fikrim yok...

yani imece güzel şey! fakat bazıları bunun farkında değil.

22 Ekim 2011 Cumartesi

uyku kardeşim

Sevgili Günlük,
İnsanlar ikiye ayrılır, yatar yatmaz uyuyanlar ve onlara gıcık olanlar.
Hayvanlar da ikiye ayrılır. Sereserpe, kaygısızca uyuyanlar (ev kedileri)  ve diğerleri...
Peki niye gelmiyor bu uyku, zihnim kendi kendine kafein üretebiliyor olabilir mi?*

 

*Çok parlak bir önerme doğrusu, bunun heyecanı uyutmaz beni şimdi...

17 Ekim 2011 Pazartesi

yağmurlu günlerde "bi çeşit" olurum

Sevgili Günlük,
Geceleyin yağmur damlaları pencereyi döverken av köşkümde şöminenin karşısında oturmuş ondördüncü lui'den (biz ona aile arasında brother lui lui lui deriz) yadigar şamdanların titrek alevinde, takısız isim tamlaması ile sıfat tamlaması arasındaki farkı düşünüyordum. Bu mesele taa beri çocukluktan ikircikli bir ürkü salar içime. Sonra şöyle bir sonuca vardım. Muhakkak ıspanaklı güzel tarifler olmalıydı. Belki de halktan ziyadesiyle kopuk yaşıyordum. O sırada guguklu saatlerimden ilki  öttü. Sallanan sandalyemde ivedilikle doğruldum. Bu bir çağrı olmalıydı. Evet, ben de herkes gibi evimde portakallı ekmek yapacaktım!!!


13 Ekim 2011 Perşembe

bir derdim var!

sevgili günlük,
kış sebzelerinden hiç "elektrik alamıyorum". nolcak?

en iyisi kuşlar gibi göç etmek...

29 Eylül 2011 Perşembe

yavru kedi dünyası


Sevgili Günlük,
Yavru kedilerin dünyasında nesneler üçe ayrılıyor:
Sabit nesneler: Koltuk, masa gibi kapı gibi öylece duran nesneler. Bunlara çok bulaşmıyor ama belli de olmuyor.
Hareketli nesneler: Sen, ben, o, kedi, kuyruk, sinek. Bunlarla bir alıp veremediği var.
Hareket ettirilebilen nesneler: kağıt topağı, perde, ayakkabı bağcığı, püskül, vb. En büyük garezi bunlara.

Ortalığı birbirine katan bir yavru kedinin bir de masum pozları var ki sorma. Sanki sadece oturup etrafı seyrediyor...

11 Eylül 2011 Pazar

kaplumbağa

Sevgili Günlük,
Bugün hayatımda ilk kez kaplumbağa besledim. Evin önünde gayet iştahlı bir sokak kaplumbağasına rastladım. Salatalıkla pek ilgilenmedi ama domates dilimlerini kafasını yana yatıra yatıra sildi süpürdü. Hızlı bir hayvan kanımca...Ve de sıcakkanlı. Biraz daha ısrar etsem çaya gelecekti neredeyse.
Onlara "kaplumbağa" demekle haksızlık ediyoruz bence. Daha sevimli bir isim olabilirdi.

30 Ağustos 2011 Salı

hmmm

Sevgili Günlük,
Küçükken TV’de mambo jambo diye şarkılar söyleyip kafalarının üzerinde tropikal meyve sepetleriyle danseden kadınlar vardı. O zamanlar dünyanın daha heyecan verici bir yer olduğunu düşünürdüm.


24 Ağustos 2011 Çarşamba

Sevgili Günlük,
Çocuk oyuncakları olarak gazoz kapaklarına ve playstationlara tanık olmaktan dolayı kendimi asırlık biri gibi hissediyorum. Kimbilir anneannem kendini nasıl hissediyordur.

Hayat ne tuhaf, vapurlar filan...

15 Ağustos 2011 Pazartesi

yine önemli bir mesele: karpuz kardeşliği

sevgili günlük,
ne zaman dilim karpuz alsam sadece bir dilimiyle tanıştığım o koca karpuzu paylaştığım kişileri düşünüyorum. bu da bir çeşit karpuz kardeşliği olsa gerek.

yaz böyle sulu ve yapışkan bir mevsim işte, insanın aklına karpuzdan başka bir şey getirmiyor. yine de buradan isimlerini bile bilmediğim karpuz kardeşlerimi selamlıyorum. lütfen soğuk yiyiniz.

4 Ağustos 2011 Perşembe

amerikan gençlik romanlarındaki liseli kızlar, sözüm size!

Amerikan gençlik romanlarındaki liseli kızlara sesleniyorum:

- İçe kapanık ve utangaç olan kızlar, sizi ne diye roman kahramanı yapıyorlar anlamış değilim. Sürekli bir yakınma, kendi kendine acıyıp iç geçirme, omuz silkme hali,...Kendinize gelin!!! Ve lütfen kendinize resim yapmaktan başka bir uğraş bulun. Utangaçlar için pek çok sanat kolumuz mevcut. İkebana, orgiami, poligami gibi bir sürü Japon sanatı var. Biraz orijinallik pls!

- Biz de mikroskopla baktık, deneyler yaptık ama sizdeki bu “laboratuar dersinde eş olma” romantizmini yakalayamadık. Birlikte kurbağa kesmek için çırpındığınız sivilceli çocuğa bir kez daha bakmanızı öneririm. Hatta isterseniz mikroskopla bakın. Hah hah hah!

- Zengin ve şımarık kızlar, siz de olmasanız içimiz geçecek valla. Ama lütfen habire burun kıvırıp göz devirmeyin. Çeviride hoş durmuyor. Kötülüğünüzü başka yollardan da belli edebilirsiniz. Mesela altın bir diş size benzersiz bir hava katacaktır.

- “Sana kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğim.” Utangaç kızlar, bu lafı söyleyen çocuklara neden hemen aşık olduğunuzu anlayamıyorum. Nerede yaşıyor bu çocuk? Tamam Amerika’da yaşıyor ama yine de psikopat bir hali var. Yarın iki gün sonra evlenirseniz –gidişat onu gösteriyor- restaurantın ortasında masanın üzerine çıkıp “baba oluyorum, baba” diye bağırarak sizi rezil eder alimallah. Hemen uzaklaşın. Fazla romantik komedi izlemekten kaynaklanan "duygu pörtlemesi" tabir ettiğimiz bir rahatsızlık yaşıyor bu çocuk.

- “Pencereden süzülen bu ışık da ne?” Tiyatro Kulübü sözüm sana: Romeo ve Jülyet’ten başka bir oyun sahnelemeyi düşünseniz artık. Rahmetli Şekspir bile "oeeeh" demiştir, eminim.

- Ay bir de mezuniyet balonuz var...OMG OMG, içim şişti valla. Sizi siyah noktalarınızla baş başa bırakıyorum. Adios!

Sevgili Günlük,
Bugün seni ihmal ettim. Şimdi acilen avakado pardon avokado yemem gerekiyor!

2 Ağustos 2011 Salı

tuhaf bir gün

Sevgili Günlük,
Bugün yolda biri beni durdurup ayın hangi gün dolunay olacağını sordu,  garsonun biri kendisinin meyveli bir tatlı olduğunu iddia etti, kedilerden biri zeytinyağlı fasulye yedi.

Ve bugün sadece iki tane "relaaahate" (rahat ol) duyabildim!!!

Sanırım başka bir gerçeklikte yaşamaya başladım...

27 Temmuz 2011 Çarşamba

hayat tehlikelerle dolu - atlıkarınca

Sevgili günlük,

Küçükken trapezci olmak isterdim, şimdi ise atlıkarıncanın dahi kendince tehlikeleri var gibi geliyor. Yavaş dönüyor gibi görünüyor ama aslında epey hızlı dönüyor, bir düşüp oraya buraya takılsan sürüklensen, kafana at düşse, gözüne atın kulağı girse, bir de atın yanında dönen ıvır zıvırlar var, o sıkışıklıkta ayağın sıkışsa kafan dönmeye devam etse,  …ay çok fena, çok fena. Hayat tehlikelerle dolu. (Bir de atlar nereye gitsem bana bakıyor gibi... )

İyi ki çocukken pazar sabahı seyrettiğim filmlerin etkisiyle hayallerimin peşine takılmamışım sevgili günlük! Zaten sınava matematik puanıyla girmiştim ben.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

kitap ve kebap sevgili günlük, ince bir çizgi ile birbirinden ayrılır

sevgili günlük,
gugılda "mersin kitapçı esat" diye arama yaptığımda '"mersin kebapçı esat" mı demek istediniz' sorusu ile karşılaşıyorum.

çocukluğumun kitapçısı esat, kebapçı olmuş olabilir mi acaba?
aslında bir yandan kebap yapıp bir yandan da kitap satmak daha cazip olabilir...
gugıl sen çok yaşa! parlak fikirler mucidi seni!

14 Temmuz 2011 Perşembe

"bilim merakla başlar"


sevgili günlük,
bilim merakla başlar. öyle öğrendik biz. neden öyle olduğunu hep merak etmişimdir. ama bu merakımın henüz bilimsel bir çıktısını göremedim.

kedilerim de bu konuda beni hayal kırıklığına uğrattı. ikisi de çok meraklı ama bilimle pek ilgileri yok. bilmiyorum çok mu şey bekliyorum...fazla üzerlerine gitmek istemem doğrusu ama biraz uykuyu fazla kaçırdıklarını düşünüyorum. yoksa ikisi de masallah zehir gibi, çok zeki...

8 Temmuz 2011 Cuma

en kötü özelliğim

sevgili günlük,
"en kötü özelliğim insanlara fazla güvenmek" diyenlerin biraraya gelmelerini öneriyorum. düşündüm taşındım, böyle bir çözüme ulaştım. böylece bir arada bir sorun yaşamayacaklarını umuyorum.

benim de en kötü özelliğim bu. çok düşünüyorum. fazla hassasım. aşırı duyarlı ve çağımın ilerisinde biriyim maalesef.

28 Haziran 2011 Salı

ah rodrigo ah...

Sevgili Günlük,

Küçükken akşam yemeğine ne zaman misafir gelse annem aynı kaseti koyardı: Rodrigo’nun gitar konçertosu. Evdeki eşyaların üzerine o an çok yüce bir şeyler yaşanıyormuşçasına sinerdi müzik. Şimdi ne zaman bu müziği duysam aklıma çekyat, sehpa örtüsü, katalitik filan gelir. İşte müziğin gücü sevgili günlük!

Annem bir de kükreyen aslanla başlayan filmler için “ah bak, bu güzel film,” derdi. Bunun anlamı da “izlerken fındık fıstık yiyebiliriz” idi.

Eğlenceli bir çocukluk geçirdim sevgili günlük. Kıskanmıyorsundur umarım.

24 Nisan 2011 Pazar

maria hırsız mı değil mi - ispanyolca öğreniyoruz

sevgili günlük,
sanırım kimi dizileri çekerken dil öğrenenleri de düşünüyorlar. merakla takip ettiğim bir meksika dizisinde şöyle konuşmalar geçiyor:

- Sen bir hırsızsın Maria!
- Hayır, ben bir hırsız değilim!
- Öyle mi, o zaman ben hırsızım.
- Sen mi hırsızsın?
- Hayır, hayır, Maria hırsız!
- Hayır, Maria hırsız değil!
- Peki hırsız kim?
- Onlar hırsız! (kamera burada afili bir dönüş yapar)

1 Mart 2011 Salı

granada günleri

Sevgili Günlük,
Artık yabancı bir şehirdeyim. Dizi hayatım tamamen sona erdi. Ama altı ay sonra kaldığım yerden devam edebilirim...O yüzden içim rahat.

Burada da Marianna (Zenginler de Ağlar, sevgili günlük) günlerini hatırlatan birtakım diziler var. Kabarık saçlı kadınlarla adamlar konuşup duruyorlar. Şimdilik dediklerinden bir şey anlamıyorum ama saçları bir saat geçmesine rağmen hala kabarık!!!

Buralarda benim için öğrenecek çok şey olduğunu hissediyorum...

22 Şubat 2011 Salı

kediler evcilik oynuyor!

Sevgili Günlük,
Daha önce söylemiş miydim, kediler tuhaf yaratıklar diye...Evin içinde açılmış herhangi bir kutu veya bavul, kanapeye serilmiş bir örtü birden evleri oluveriyor. Resmen evcilik oynuyor bunlar!

16 Şubat 2011 Çarşamba

bir suelın vardı sevgili günlük, sen hatırlamazsın...

Sevgili Günlük,
Diziler hayatımızda nasıl da yer ediyor. Annem küçükken beni hep "dik dur, kambur olacaksın" diye uyarırdı. Ardından da eklerdi "Bak Suelın nasıl da dik duruyor." (Evet, daha o zamandan okyanus ötesi rol modellerim vardı sevgili günlük.) O kadar mutsuzluğa rağmen Suelın oklava yutmuş gibi dururdu.

Sonra Yalan Rüzgarı dönemi başladı. Kadife eşofmanlarımız içinde ailecek Viktır'ın alnındaki çizgileri sayar, Niki'nin geçmeyen mutsuzluğunu izlerdik. Kendi evinde döpiyesle dolaşmak epey mutsuz edici olmalıydı... Niki bir türlü rahatlayamadı, mutlu olamadı. Ondan geriye bir Niki mutsuzluğu kaldı.

Evet, bu yazının ana fikri:
- Lütfen herkes dik durma konusunda Suelın'ı örnek alsın. (Yoksa benim gibi olursunuz.)
- Döpiyesler ev içinde çıkartılsın.
- İnci kolye takılmasın. Dizilerde inci kolye takanların hepsi çok mutsuz.
- Ot kutür iddiası olanlar kadife eşofmanla olan tüm bağlarını (anılar dahil) bir an önce koparsın. Bkz. kadife eşofmanlar.

2 Şubat 2011 Çarşamba

hastalık

Sevgili Günlük,
Hastalık günlerinde yazmayı bırakacağımı düşünüyorsan aldanıyorsun. Boş durmayı hiç sevmem. Hayat felsefemi merak ediyorsan Trik trak trik trak olur mu hiç çalışmamak şarkısını dinlemeni tavsiye ederim.
Hemen bir durum değerlendirmesi yapıyorum:
- Foşurdayarak gazoza dönüşen ilaçlar en büyük avuntum.(ilaç şirketlerine buradan teşekkürler)
- Yumurta, Süt ve Bal şifa verici.
- Öksürmek ağlamaktan daha yorucu.
- Kafam ağır mı ağır, gören Heidegger'in kafası sanır (şeytan kulağına kurşun!)
- Burnum olması gerektiğinden daha büyük (daha iyi koku alabilmek için olabilir)
- Alışmak sevmekten daha zor.

28 Ocak 2011 Cuma

ortasından kedi kulakları geçen başlık

Sevgili Günlük,
Bunu sana belli etmek istemezdim ama sanırım başlık konusunda bir sıkıntı yaşıyorum. Sakın "writer's block" dedikleri bu olmasın??? Buna inanamıyorum işte! Sonunda benim de bir yazar hastalığım oldu!!! (Yarından tezi yok kendime halka küpeler ve gümüş bilezikler alacağım.)

Nosta, nasıl bir kitap kapağı olmak istersiniz, diye bir soru sormuş. Bayılıyorum böyle sorulara.Yay burcuyum da haberim mi yok acaba?

Ben, dereli, yapraklı, narlı, üzerine güneş düşen bir kitap kapağı olmak isterdim. Yukarıdakine biraz benziyor. Aslında içinde bir de kedi kulakları olsa fena olmazdı. Komik oluyor kedi kulakları...

Meyvelerden kiraz olmak isterdim ama! Mümkünse kulağa da takılabilsin.

25 Ocak 2011 Salı

her seferinde ayrı bir başlık bulmamı bekleme lütfen!

Sevgili Günlük,
Bugün kedim konuştu! Ya da aldığım ilacın uzun bir liste halinde belirtilen yan etkilerini fazla hafife aldım.

Hayat çok karmaşık...

22 Ocak 2011 Cumartesi

tv kumandası

Sevgili Günlük,
yaptığım gözlemler sonucunda ailelerin birlik, dirlik ve huzurunu sağlayan temel şeyin yeri bilinen, mümkünse sıcak varlığı hissedilen TV kumandası olduğuna karar verdim. Tabii ki buna rağmen hala bazı sıkıntılar yaşanabilir ama bunlar aşılmayacak şeyler değildir.

Ne var ki, "kayıp bir TV kumandası aileyi yıkıma sürükleyebilir."

Lütfen bunu bir yere kaydet. Daha sonra kıymetli alıntılarımdan oluşturduğum "Elma Şekeri" isimli kitabımda bu cümleyi kullanmayı planlıyorum.

15 Ocak 2011 Cumartesi

venn şeması ve yeni hayat

Sevgili Günlük,
Zaman ne çabuk geçiyor. Öğretmenimin tahtaya kocaman "Venn Şeması" yazdığı gün bugün bile aklımda. Ardından "çocuklar bugün modern matematiğe geçeceğiz" demişti. Ben deliler gibi sevinmiştim. Tarih kitaplarında anlatıldığı gibi adeta bir devri kapatıp başka bir devre başlayacaktık. Artık hayatımızda bambaşka bir matematik olacaktı.

Şimdilerde hiç böyle büyük bir sevinç yaşamıyorum. Fena mı olur birileri televizyondan açıklama yapsa: "Artık yarından itibaren Yeni Hayat'a geçeceğiz. Herkes amuda kalkarak yürüyecektir." deseler. Amuda kalkmak çok zor yahu, o yüzden ondan vazgeçtim. Şöyle bir şey olabilir ama:

"Artık yarından itibaren tüm dünya tatile giriyor. Yeterince hatta fazlasıyla üretim yapıldığını gördük. Şimdi bunları kendi aramızda paylaşacağız ve bundan böyle kafamıza göre takılacağız. Şu ana kadar yaptıklarımız bir denemeydi. İyi dayandınız valla!"

13 Ocak 2011 Perşembe

itiraflar

Sevgili Günlük,
Sana bazı itiraflarım olacak:

- Teknolojik cep telefonlarından korkuyorum.
- Kavak Yelleri'ni izliyorum. (yorum yapma sakın!)
- Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanı kimdir bilmiyorum.
- "Andımız"ı hala hatırlıyorum.
- Çin Operası'nı seviyorum.
- Her şekerli yoğurt yiyeyim dediğimde şekerli yoğurt yemiyorum.


Ve daha pek çok şey var itiraf etmediğim sevgili günlük. Beni affet ve böyle kabul et!

*Bakanın kim olduğunu öğrendim ama tam olarak ne iş yaptığını hala bilmiyorum.

11 Ocak 2011 Salı

şimdiki şarkılar

Sevgili Günlük,
Şimdiki çoğu şarkının en güzel yanı hiçbirinin bende ağlama isteği uyandırmaması. "Ağlamak Güzeldir" deme sakın, çok yorucu bir eylem bir kere. Gözler yanıyor, boğaz acıyor filan. Bir de çok susatıyor. Bu minvalde çevreci değil diyebiliriz sanırım.

Bebekte gezerim
İstersem küserim
Naber güzelim
Yaklaşma üzerim
 Loy loy loy!! (nakarat)

Nasıl da mutluluk verici! Gözyaşlarınız size kalsın!

Söz yazarlığı tekliflerine açığım bu arada. Başkalarına kovalarca para vermenize hiç gerek yok.

10 Ocak 2011 Pazartesi

merak ediyorum

Sevgili Günlük,

Dizilerdeki kötü adamlar neden karşılarındaki kişiye değil de başka taraflara bakarak konuşuyorlar? (kötü olduklarını hemen açık ediyorlar hemen.) Bir de neden saçları dağınık oluyor? Kötülük yapmak saçlara böyle bir hasar mı veriyor acaba?

Peki neden zenginler de ağlıyor sevgili günlük? Neden ağlarken kadınlar Hülya Koçyiğit gibi yatağa koşup nevresimleri hırpalarken erkekler duvarları yumrukluyorlar? Bir açıklaması olmalı.

5 Ocak 2011 Çarşamba

vizeci hanımla konuşmalar...

Sevgili Günlük,
Bugün konsoloslukta, işlemleri epey uzun süren sağlık raporunun, (sonucunda bana "akli dengesi yerinde" ve "iyimser" teşhisi konan) 550 soruluk psikoloji testi de dahil olmak üzere gereksiz olduğunu öğrendim.
Vizeci hanımla aramızda şöyle bir konuşma geçti:
- Aaa apostile gerek yoktu.
- Geçende mühür yanlış yere vurulmuş demiştiniz, tekrar düzenletip getirdim.
- Doğrudur ama artık 2011 mevzuatına geçildi.
- Hmmm. (motor yavaş yavaş ısınmaya başlar)
- Yalnız bu sabıka kaydınızın üzerinden bir ay geçmiş.
- Vizeye ilk başvurduğum tarih olduğundan....
- İşlemler uzarsa yenilemek gerekebilir.
- Tabii zamanaşımı (rınnn rınnnnn....)
- Aaa buna (sağlık raporu) da gerek yoktu...
- (İç ses "telefonda öyle dememiştiniz ama")  Napalım, sağlıklı olduğumu ve akli dengemin yerinde olduğunu öğrenmiş oldum.
- Çok iyimsersiniz.
- Evet, ben de bunu pek yakın bir zamanda öğrendim.
- Vukuatlı nüfus kütüğünü getirmemişsiniz ama.
- Bir vukuat çıktı çıkacak.
- Nasıl?
- Kafka yetiş.
- Duyamadım?
- Doktorumu aramak istiyorum.
- Efendim?
- İyimserlik güzel şey!