29 Ekim 2010 Cuma

egzoz, avokado ve kaşarlı tostun sırları

Sevgili Günlük,
Geçen gün sanayi sitesine yolum düştü. (Evet, fabrikalar, otoyollar ve sanayi siteleri arasında bir hayat sürüyorum sevgili günlük. David Lynch görse hemen buraya bir set kurar.)

Sanayi sitesi gezimin sonunda şu karara vardım : "Egzoz" kelimesi Türkçe sözlükten çıkarılmalı. Egsoz da, eksoz da...Ve hatta ekzoz da...Evet, gerçekten bu yapılırsa çok ferahlayacağım.

Bu arada, en son ne zaman avokado yemiştim hatırlamıyorum. ("Avakado" mu yoksa?) Ama hayır, doğrusu her ne ise bu kelimeyi korumamız gerekir.

Yiyeceklerle aramdaki o güzel bağı (elektrik de diyebiliriz buna) bilmem anlatmama gerek var mı? Geçen gün kütüphanede "başarılı koçun sırları" adlı kitabın adını ilk anda "kaşarlı tostun sırları" diye okudum. Aç da değildim oysa.

Sahi ne acaba kaşarlı tostun sırları?

27 Ekim 2010 Çarşamba

özgün bir masal

Sevgili Günlük,
Aslında ne zamandır bir masal yazmak istiyordum. Diğer yazarlardan etkilenmemek için çocukluğumdan itibaren okumayı da kesmiştim zaten. (Epey oldu. Sanırım artık rahat rahat yazabilirim.) "Masalların modern sesi" olarak anılmak çok hoşuma gider doğrusu...

İşte yazdığım masal :

Bir kralın üç kızı varmış. Tahtını üçünden birine bırakmak istiyormuş ama bir türlü karar veremiyormuş. Üçüne de ayrı ayrı sormuş :

- Beni ne kadar seviyorsun büyük kızım?
- Seni brokoli kadar seviyorum babacım. Biliyorsun brokoli her şeye birebir. Doymuş yağ, doymamış yağ, glisemik indeks filan hepsinden sınıfı geçiyor.

- Peki ya sen ortanca kızım?
- Seni pilates kadar seviyorum babacım. Esneme, doğru nefes alıp verme, duruş şekli...Bunların hepsi hayat kalitesini artıran şeyler. Hamile pilatesi var ayrıca. Senin odandan TV8 çekiyor, değil mi?

- Ya sen en küçük kızım?
- Seni üç beyaz kadar seviyorum babacığım: Un, tuz ve şeker.
- Neee? Tansiyonum, kolestrolüm olduğunu bile bile nasıl böyle dersin?
- Sosyalleşme, marjinalite, öteki, beriki, insan tipolojisi. Bunlar önemli olgular baba.
- Şuna bak, babasının karşısında nasıl konuşuyor...Çabuk bu ülkeyi terket, derhal! Vizen vardır umarım. Kaç defa dedim sana vizeni geciktirme diye. Bir şeyi de zamanında yap!

Kral kızını saraydan kovar. Ülkede brokoli ve pilatese yatırım artar. TV8 devlet kanalı ilan edilir. Tüm ülke poğaçasız ve hatta şekerli yoğurtsuz bir hayat sürmeye başlar. Kral da sağlıklı olduğundan bir türlü ölmez, pilates toplu tahtında oturmaya devam eder. Sonra ülkede üç beyaz sıkıntısı başlar. Kral bir gün, yine sabah sabah TV8 karşısında pilates nefesi almaya çalıştığı sırada isyan eder "hay sizin brokolinize de pilatesinize de" deyip kalktığı gibi cepten en küçük kızına mesaj atar :
"Kızım hemen dön, gelirken de iki ekmek kap gel. Bir de bulabilirsen açma ve tahinli pide."

İşte anafikrini ( anafikirlerini demek daha doğru) özenle sakladığım, alt metni üst metinle harmanladığım, kalan yerlere de göndermeleri çabasız bir şıklıkla serpiştirdiğim bir masal sevgili günlük. İstiyorum ki okuyanlar üzerinde kafa yorsun. Japonlar'ı da örnek olarak verecektim ama hevesimi diğer masala sakladım.

Masaldaki olgu" lafını da iyi buldum ama....Masala modern bir hava kattı. 

Acıktım ben yine....

25 Ekim 2010 Pazartesi

jamaika jamaika

Sevgili Günlük,
Rüyamda yine Jamaika'daydım. (Neyse ki tantuni yoktu.) Bu kez bir şey almaya kalkıyor ve fena halde dolandırıyordum, paramı geri isteyince de avucumu yalıyordum. Rüya filan demeyip bayağı uğraşıyordum paramı alabilmek için. Oysa uğraşmayıp binanın dışına çıksam deniz göreceğim belki de. Peh!
Ama artık biraz daha güneye, Latin Amerika dolaylarına gitmek istiyorum. Peru olabilir mesela. N'apsam, yatmadan maçu piçu resimlerine mi baksam??

Gezmek ne güzel şey!

8 Ekim 2010 Cuma

yağmurlu günler

Sevgili Günlük,
Yağmurlu günlerde herkes evinde oturmalı. Hatta tembel tembel oturmalı. Evet, evet, hatta şekerli yoğurt yiyip kedisini sevmeli. (Bir yere not al: Yağmurlu günler "ev kedileri bayramı" ilan edilebilir.)Aslında pencere önünde oturmaya da müsait bir gün.

Başa gelirsem böyle bir düzenleme öngörüyorum. Ne var ki kimse ısrar etmesin kadife eşofmanları yasaklamayı düşünüyorum. Tamamen kişisel nedenlerden.

Not: Bu yazıyı yazmamın hemen ardından Karadeniz'den pek çok okurum arayıp beni destekleyeceklerini açıkladı. Sağolun varolun. Şekerli yoğurdun böyle bir etki yapacağını tahmin ediyordum.

Bak, kadife eşofman meselesine değindiğim de iyi oldu.

6 Ekim 2010 Çarşamba

kadife eşofmanlar!

Sevgili Günlük,
"Ot kutür"le geç tanışmamın biricik sebebi - bir zamanlar ailecek resmi kıyafetimiz olan kadife eşofmanlardır.

Sadece evde kendi halimizde TV izlerken değil, misafir geleceği zaman da giyilirdi (misafirlik için daha süslüleri vardı.)  Çünkü misafirler de kadife eşofmanlarını giyerek gelirdi. (Her şey beni ot kutür'den uzak tutmak için planlanmış sanki) Yılbaşında da parlak renkte olanları tercih edilirdi. Hiç bir kıyafet, abiye bir kadife eşofman kadar korku verici olamaz sevgili günlük. Ne alttan çıtçıtlı bluzlar, ne ayaktan geçmeli taytlar.....

Kişisel tarihimde ters takla travmasının hemen ardından gelir kadife eşofmanlar.